Rpg Nedir..? İçerde :)

Konu: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 12:59 pm

Burası bir Rpg sitesi olmasına rağmen Rpg'nin ne olduğunu veya yapmayı bilmeyenler var..!Onlar için kısa bir alıntı..!

RPG
Rol
yapma oyunu (RYO) ya da Role Playing Game(Rpg), oyuncuların oynadıkları
karakterlerin rollerine bürünerek birleşik bir hikaye yarattıkları oyun
türüdür.

Rp yaparken genellikle kompozisyon yazarken
kullandığımız düşünceyi geliştirme yollarından faydalanırız. Düşünceyi
geliştirme yolları kaba taslak olarak 4 tanedir ama biz rp yaparken
genellikle öyküleyici anlatımı ve betimlemeyi kullanıyoruz...

Öyküleyici Anlatım

Bu
anlatımda amaç;olayı okuyucunun gözü önünde canlandırmak,anlatmak
istenileni bir olay içerisinde vermektir.Öyküleyici anlatımda olaylar
oluş haline uygun olarak bir dizi halinde verilirse birbirine
bağlanır.Öyküleme, tasarlanan ya da yaşanan bir olayın
anlatımıdır.Roman, hikaye ve masalların anlatımı öyküleyici anlatım
biçimindedir.

Örnek:Çok basitçe bir örnek yazıyorum..

Avril
bugün çok yorulmuştu..Kendisini odaya attığında hena halde yorulduğunu
anlamıştı.Sıkıntıyal içini çekti.Müdirelik,Profesörlük onu gerçekten
çok yoruyordu.Sabahtan beri bir oaray bir buraya koştur derken akşam
olmuştu ve birkez bile oturup dinlenmemişti.

Tabiki daha fazla uzatılabilir.Ama basit bir örnek.

Betimleme(Tasvir Etme)

Betimleme
en yalın biçimiyle sözcüklerle resim çizme işidir.Varlıkların
niteliklerini,bu varlıkların duyularımız üzerinde uyandırdıkları
izlenimleri belirtmektir.Betimleme nesnelerin, varlıkların, belirgin
özelliklerini tanıtıp göz önünde canlandırmaktır.Bu anlatımda
okuyucunun çeşitli duyularına seslenilerek anlatılan varlıkla ilgili
izlenim kazanılması amaçlanır.Bu amacın gerçekleşmesi için titiz bir
gözlem gerekir.Gözlem sırasında ayırt edici özelliklerin anlatılmasına
özen gösterilir.

ÖRNEK:Eski
bir taş köprü geçildikten sonra fakir mahallelere giriliyor ve
sefalet,bütün dehşeti ve çirkinliğiyle başlıyordu.Ortalarından akan
çirkin sularında yarı çıplak çocuklarla çamurdan köpekler, eğri büğrü
sokaklar… Tezekten, çamurdan yapılmış yarı yarıya toprağa gömülmüş
penceresiz kulübeler…Alıntıdır..

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 1:03 pm

evt güzel buda benden
Merhablar Arkdaşlar buraya yanlış ve doğru bilgilerim ile RP yazmayı göstercemmm:
İlk olarak Rp yazarken 3. tekil Şahıs kullanmalıyız Örnek:
Ben okula gittim.Karnemi aldım.
Bu yanlış bir cümledir.Doğrusu ise:
O okula gitti.Karnesini aldı
Evet bu aşamadan sonra katabiliyorsanız duygularınızı katın mesela:
O okula giderken çok heyecanlıydı.Karnesini aldığında korkudan açamadı... gibi
Buraya kadarki olan bölümde bir sorun yoksa şimdi benim terimimle mantıklı RP Yazmayı göstericem mesela:
Frozen okula gitti sonrada geldi.
Bu yanlış bir cümelydi.Böyle cümleler Rp nin Temelini bozar.Doğrusu ise:
Frozen okula dolmuşla gitti.Yürüyecek hiç hali yoktu.Dolmuştanm indikten sonra ..... Bunun gibi yazmalısınız.

Hazırlayan: Notic Frozen

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 1:27 pm

Rp yazarken şahıs önemli değildir! Her insanın yazış şekli farklıdır, hangisinde daha iyi yazıyorsa öyle yazar. Ben şahsen anlatıcı gözünden çok daha iyi yazıyorum.

Rp'de diğer bir hata ise 8 satır kuralıdır. Bazı kişilerin yorumları şöyle oluyor:
"Kısa bir şey anlatırken nasıl 8 satıra tamamlayabilirim ki?"

Cevap: Betimlemelerini yaptıysan, duygularını yazdıysan ve yazarken mümkün olduğu kadar cümleyi uzatırsan mutlaka 8 satırı geçersin.

Ve son sorun da renklendirmedir. Rp'nizi asla gökkuşağı sanmayın. Gözü yormayan, diğer kullandığınız renklerle uyumlu ve kaba olmayan renkleri seçin. Kendi seçimim: Yazılarım Turkuaz, konuşmalar normal rengindedir.

Hazırlayan: Loxnip Petrov (Hazırlanmadan yazdım, kısa oldu fakat hataları düzeltmek istedim)

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 1:42 pm

Benim roman diye başladığım ama yarı yolda vazgeçtiğim bir yazım da Rp örnek olur sanıyorum arkadaşlar..

Bölüm Bir: Gecenin Aydınlanışı

Gecenin tüm karanlığı örtmüşken yeryüzünü ormanda bir adam geziyor sessizce.. Olabildiğince sessiz ve olabildiğince de cesur gözükmeye çalışıyor... Gecenin yaratıklarından korunmanın tek yolu bu onun için !

Bir çıtırtı bile korkutuyor onu en ufak bir seste bile korkuyor aslında ama belli etmemek için elinden geleni yapmaya çalışırken daha da gülünç bir duruma düşüyor... Birilerinin kendisini gözetlediğine yemin edebilecek kadar korkmuş bir durumdayken birden diğer seslerden çok çok farklı bir ses duyuyor...

Karanlıktan dolayı kocaman olmuş gözbebekleri bu korkunç sesi duyunca aniden küçülüyor... Arkasını döndüğü zaman gördüğü şeyden korktuğu kadar da yanına gitmek istiyor.. Bir ışık kütlesi.. Yeryüzünden göğe doğru mu yoksa gökyüzünden yere doğru mu vurduğu hakkında en ufak bir fikri bile yok...

Işığa doğru bir adım atıyor... Kalp atışlarının hızlandığını hissediyor ve korkudan yerinde duramadığını hissediyor.. Kendisini ışık kütlesine doğru çeken şeyin korku mu yoksa merak mı olduğunu hiç bilmiyor... Karanlığın içerisinde büyük ışık hüzmesine doğru ilerleyen bu gencin ismi Lisef Pabek... Ailesi o küçük yaştayken ölmüş ve kendi başına herşeyi başarabileceği iddaasında. Tabi aslında hiç bir şeyi kendi başına başaramadığını herkes biliyor... İnsanlar tarafından dışlanması onun kendine olan güvenini iyice kırmış olmasına rağmen Lisef her zaman ters teperek kendine daha da çok güveniyormuş gibi davranıyor ve her seferinde daha da küçük duruma düşüyor...

Işığa doğru attığı adımlarla orantılı olarak kalp atışları da hızlanıyor.. Hızlanan kalp atışları ile birlikte korkuya yenik bir şekilde kendi kendine sürekli tekrar ediyor "Korkmuyorum!" içinden başka bi ses ona karşı çıkıyor.. "Korkuyorsun, her zaman olduğu gibi..." Lisef içindeki sese aldırmadan o ışık kütlesine doğru adımlarını hızlandırıyor... Geçmişteki olaylar aklına geliyor küçük düştüğü her an aklına geliyor.. "Bu sefer küçük duruma düşmeden güzel bişey başarıcam.. Buna eminim kesinlikle küçük duruma düşmemek için elimden geleni yapacağım!" diye söyleniyor yeniden...

Işığa çok az bir mesafe kala bir an geri dönmek istiyor fakat buraya kadar gelmişken başarabileceğiyle ilgili bişeyler söyleniyor kendi kendine.. Ve ışık kütlesinin yanına geldiğinde gördüklerine inanamıyor !

________________________________________________________________________________
________________________________________________________________________________
İLK BÖLÜM SONU
Bölüm iki: Kitap
Aglo için her zamanki sıkıcı günlerden biri başlıyor.Güneşin doğuşuyla beraber ayağa dikildi.Birşeyler atıştırıp kendini dışarı atmayı başardı.Yine aynı yüzler, aynı mekanlar hepsi okadar sıkıcı ve tat kaçırıcıydı ki… Aklındaki düşünceleri toparlarken, bir yandan da Repalen’in evine doğru ilerliyordu.Diğerlerinden farklı olduğu için Aglo’nun en iyi arkadaşıydı.Çevremizdeki insanların yaptıkları ve yapacakları ahmaklıkların oda farkındaydı.Derin duygular içerisinde yürümeye devam etti.Bu kadar düşünceli biri daha önce hiç görülmemiştir.Yaşadığı ve yaşayacağı olayları her saniye değerlendiriyor, hangisi doğru , hangisi yanlış kararlaştırıyordu.O ağır ve düşünceli halden çıktığında Repalen’in evini görüyordu.Hızlı adımlarla gitti ve zili çaldı.Her zamanki gibi kapıyı Repalen açmıştı.Her gün görüşüyor olsalar da, yine de geldiğine çok sevinmişti ve içeri davet etti.Bir yandan Repalen’in odasında soluklanırken diğer yandan sohbet etmeye başladılar.Sıkılmış bir şekilde her zamanki konulardan bahsederken, çok farklı bir konu girmişti araya.Repalen’in dedesi ona çok önemli bir şey vereceğini ve Aglo’yuda yanında getirmesini iştemişti.Tamam ama Aglo’yu niye çağırmıştı…

Bu cümleleri Aglo’yu kırmadan anlatmaya çalıştı.Şimdi ikisinide kemiklerini kemiren bir merak sardı.Merak içerisinde düşünürken kapı aralandı.İkisinin de kapıya doğru yönelmişlerdi ki tam o sırada Repalen’in dedesi içeri girdi.Suratında bir gülümsemeyle “Demek buradasınız çocuklar!” dedi.”Bugün sizinle çok önemli şeyler paylaşacağım.Bunun nedeni diğerlerinden farklı düşüncelere sahip olmanız ve manevi değerlere önem vermeniz.Yıllar önce bunu dedem bana vermişti.Şimdi bende size veriyorum.” Diyerek, elindeki kutuyu onlara uzattı.”Bu da ney dede?” diye cevap verdi Repalen.Dedesi “Dedem bana hayatta imkansız denen bir şey yoktur demişti.Bu sözünü yaşayarak ve görerek daha iyi kavradım. Sizde bu sözü asla unutmayın ve özümseyin.Hayatta imkansız denen bir şey yoktur.Aklınızın ucuna gelmeyen şeyler olabilir ve bunları görmek,yaşamak,hissetmek sandığınız kadar kolay değildir.Siz diğer insanların basit fikirlerine maruz kalmak istemiyordunuz.Bende size eşsiz bir hediye sunuyorum…” dedi ve kutunun kapağını açtı.İçinden çıkardığı kolyelerden birini Aglo’ya birini Repalen’e takarken, bir şeyler mırıldandı ama bunu anlayamadılar.Aglo’nun kolyesinde yingyang sembolüne sarılmış bir kaplan , Repalen’in kolyesinde yingyang sembolüne sarılmış bir ejderha vardı.Manevi değeri yüksek bir kolye olarak düşündüler.Bu sırada dedesini kutudan çıkardığı diğer şey ise onların göz bebeklerinin büyümesine sebep oldu…

Eski ve kapağında değişik şekillerin bulunduğu irice bir kitaptı.Repalen’in dedesi “Artık bu kitapta sizin.Yalnız unutmanız gereken bir şey var.Kitabı okumaktan çok hissetmek, anlamaktan çok yaşamalısınız.Yoksa ne kitabın size faydası olur , ne de sizin kitaba…” derken bakışlarındaki gizem Aglo ve Repalen’i etkilemiş olmalıydı.Surat ifadeleri değişti ve bütün dikkatleri kitaba yoğunlaştı.Bu arada dedesi yaşlı ve dirençsiz vücuduyla, zorlanarak ayağa kalktı ve odadan sessizce ayrıldı.Yaşadığı şoku zorlukla atlatan Aglo, kitabı eline aldı ve Repalen’i dürttü.”Hadi açalım ve içinde neler yazılı bir bakalım.” Dedi.Repalen “Günlüğe benziyor.Acaba yıllardır miras kalan anılar mı?” dedi Aglo’ya.Neden hala kitabı açmadıklarını bilmiyorlardı.Çünkü içindekilerini büyük bir merakla okumak istiyorlardı…

En sonunda Aglo kitabın kapağını açtı.Eski olduğu her halinden belliydi.Heryerini zor kaplamıştı.Ufak bir nefesle üfledi ve öksürüğe boğuldu.İlk sayfa da sadece iki tane işaret vardı.Bir süre anlamaya çalıştılar ve sonunda bunun kolyelerinde bulunan işaretler olduğunun farkına vardılar.Bir sayfa daha çevirdiklerinde büyük bir hüsrana uğradılar.Bu yazılar daha önce hiç görmedikleri bir dilde yazılmıştı.Latin alfabesiyle yazılmış yazılar olsaydı, bir şekilde anlamlarını bulabilirlerdi.Aglo tam bir teknoloji hastasıydı.Ama yazının alfabesi bile daha önce hiç görmedikleri bir alfabeydi.Belki bir şeyler bulabiliriz diyerek sayfaları çevirmeye devam etti.Aralarda büyük ve ayrıntılı çizilmiş resimler ve onların sayfalarca anlatımı vardı.Resimlere göz atarlarken baş sayfalara döndüler ve oradaki bir resim dikkatlerini çekti.İki tane kişi çiziliydi.Sadece boyunlarına kadar çiziliydi ve boyunlarında dedesinin onlara verdiği kolye vardı.Kolyeden sis biçiminde yukarı süzülen ışık benzeri bir şey vardı ve ışık belirli bir incelikte ilerlerken sonra genişliyor ve kolyedeki hayvanların büyük hallederi çiziliydi.Bu sayfa kolyelerin anlamını açıklayabileceği için tüm dikkatlerini bu sayfalara çektiler.İkiside kitabın başında uzanmış bir şeyler anlamaya çalışıyorlardı…

Repalen Aglo’ya “Dur buldum! Buldum!” dedi.Aglo soğukkanlılığını koruyarak “Söyle neyi buldun?” diye cevap verdi.Aralarında şöyle bir konuşma geçti;
- Repalen: Dedemin söylediği sözü hatırlıyormusun?
- Aglo: Hayır okadar dikkat etmedim.
- Repalen: Tam tamına hatırlıyorum. “Kitabı okumaktan çok hissetmek, anlamaktan çok yaşamalısınız.Yoksa ne kitabın size faydası olur , ne de sizin kitaba…” demişti.
- Aglo: Şimdi ne anlama geliyor bu?
- Repalen: Söylediğini tabi ki… Kitabı hissediceğiz ve yaşıyacağız.
- Aglo: Haklısın! Aklıma çok güzel bir fikir geldi.Şimdi gözlerimizi kapatıp kitaba dokunacağız ve orda yazılanları hissetmeye çalışacağız.

Ve konuştukları gibi yaptılar.İkisi de birşeyler olması için yalvarıyorlardı içinden… Ama hiçbir sonuç alamadılar.İyice canları sıkıldı ve sohbet etmeye başladılar.Bu sıkıcı hayatta hiçbir mucize gerçekleşmediğini ve belki de ömürlerinin sonuna dek böyle yaşayacaklarını düşünüyorlardı.Keşke dedi ikisi de! Keşke hiç bilmediğimiz şeylerle dolu bir evrene gidebilsek.Sıkıcı ve basit fikir insanlardan kurtulabilsek dediler.O kadar içtendi ki bu sözler, ikisinin de gözleri doldu.İşte o anda hayatlarının değiştiği o müthiş deneyimi yaşadılar…
Öyle bir rüzgar girmişti ki odanın içine bir anda kitabın sayfalarının kendi kendine atladığını gördüler.Orta sayfalara kadar hızlıca değişti ve bir anda rüzgar kesildi.Kitabın sayfasına baktıklarında iki sayfanın birleşiminden kocaman ve simsiyah bir yuvarlak vardı.O simsiyah yuvarlağın tam merkez noktasında çok ilgi çeken ve bir ışığa benzer bir çizim vardı.İkisi de aynı anda “Aaaa! Bu da ne acaba” diyerek o ışığa doğru ellerini götürdüler ve bir anda gözleri karardı.Toparlanmaları bir yada iki dakika sürdü.Gözlerini açtıklarınca hiç olmadığı kadar hızlı bir biçimde hem dönüp hem de bir yöne doğru ilerliyorlardı.Etrafta hiç bir şey yoktu.Sadece genelde siyah ve bazı renklerin bulunduğu bir şeyin içinde gibiydiler.Hiç durmuyorlardı ve o kadar hızlı ilerliyorlar ve dönüyorlardı ki kendinden geçiyorlardı.Artık dayanamayacaklardı ve kendilerini bıraktılar.O anda içleri geçmiş ve bayılmışlardı.Uyandıkların da nerede ve nasıl bir durumda olacaklarını bilmeden bırakıvermişlerdi kendilerini….

Ne dersiniz sizce devam etsemiydim roman olarak ?

?

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 1:45 pm

Bence imla hatalarını düzeltmelisin. Heryerde 3 nokta koyman akıcılığı benim gözümde düşürüyor :/ Daha iyi bir örnek olması için benvce bunlar gerekli.

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 1:46 pm

Ahah kime göstersem öyle dedi ben de kaldırıcaktım ama yazmayı bırakınca geri bıraktım öyle...

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 2:12 pm

Yazı çok fazla göz alıyor. Kırmızı renkte yazmak yerine açık gri ya da beyaz daha hoş görünebilir bence. Ayrıca tüm yazıyı italik ya da bold yapmamalısın, eğer karakterinin iç sesi olarak birşeyler de yazmayı düşünürsen bunları fazla göze batmayacak bir şekilde, ama belli etmek istersen onları italik ya da bold yapabilirsin mesela. Ayrıca virgül, ve noktadan sonra boşluk bırakman okumayı kolaylaştırabilir. İşte biçim sorunları dışında bence iyi yazıyorsun. ^^

Roman konusuna gelince... Bence önceden bol bol RP yaparak, yavaş yavaş kendini geliştirip daha güzel ve içerikli yazılar yazmaya başlayana kadar devam etme. Çünkü roman cidden çok zaman alıyor ve eğer ortaya çıkan sonuç gerçekten çok güzel olmazsa hayal kırıklığına uğrayabiliyor insan.

Oha sanki ben çok iyi yapıyo gibi konuşmuşum asdf. Neyseh susuyorum ama dediğim gibi böyle işte.

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 2:43 pm

Çok haklısın.. Zaten ne yapacağımı şaşırdığım için devam etmedim Smile

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 3:13 pm

Evet, kırmızı biraz sıkıyor gibi insanı Very Happy

Turkuaz favorim Razz

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 3:15 pm

Aslında turkuaz da parlıyor *-* gri tonları kullanılmalı bence arka fonda . gümüş, beyaz falan. öhm. xD

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 3:21 pm

Turuncu da güzel oluyor değil mi?

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 3:26 pm

Ya ben rengarenk sevmediğim için en güzeli beyaz tonlu renkler ^^

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 3:28 pm

Ben ana rengi beyaz, konuşma rengini de böyle böyle yapıyorum mesela, mat renkler daha hoşuma gidiyor. ^^

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 3:35 pm

Ben de öyleyim, sadece turkuaz kullanıyorum beyaz yerine Razz

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 3:36 pm

Sanırım turkuaz da ana renk olarak kullanılırsa göz alır ama neyse benim ne haddime falan filan diyerek çekiliyorum geriye. :Ç

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 3:38 pm

Bazı arkadaşlar role playlerini kısa tutup aynı zamanda bold yapıyorlar. Tek uyarım olacaktır. Role playleri daha uzun ve daha göze hoş gelen şekilde yapın. Size 11 ve boldsuz çok daha iyi görünür.

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 3:49 pm

Italic yapınca göze çok daha hoş geliyor ^^

Italic yapınca göze çok daha hoş geliyor ^^

Farkı hemen anlaşılıyor Razz

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 4:11 pm

En güzeli kalınlaştırıp turuncu yapmak

En güzeli kalınlaştırıp turuncu yapmak

Di mi farka bak Wink

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 4:44 pm

Loxnip Petrov demiş ki:: Italic yapınca göze çok daha hoş geliyor ^^

Italic yapınca göze çok daha hoş geliyor ^^

Farkı hemen anlaşılıyor

Buna katılmıyorum.. Konuşmalarda hoş duruyor. Ama upuzun rp'nin tamamı italic olunca rahatsız edici oluyor bence =)

Repalen Zuprak demiş ki:: En güzeli kalınlaştırıp turuncu yapmak

En güzeli kalınlaştırıp turuncu yapmak

Di mi farka bak

Buna hiç hiç katılmıyorum. Çok rahatsız edici bence. Kalın yazılan rpler fazlasıyla göz yoruyor ve kötü gösteriyor rpyi..

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 4:48 pm

Katılıyorum, kalın çok itici duruyor. Sadece Rp'ler de değil, tüm yazılarda..

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 4:51 pm

Tamam.. Eğer kalın olmasın diyorsanız öyle olsun Smile

Ama turuncumdan vazgeçmem Very Happy

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 5:27 pm

Turuncu da rp'lerde çok hoş duran bir renk değil. Beyaz ve tonları her yerde daima daha hoş durur diye düşünüyorum. Ya da Bu Renkler. Göze daha hoş gelir bu renkler. Turuncuysa daha cırtlak bir renk gibi, bilmiyorum.

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 5:28 pm

Evet bu renkler daha hoş

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Çarş. Ağus. 26, 2009 5:54 pm

Benim için gri arkaplan, konuşmalar turuncu, başkalarının konuşmaları kaki...

Örnek:

Sanora çok heyecanlıydı. Hemen otobüse doğru ilerledi ve karşısına çıkan otobüs şoförüne ''Sky High değil mi?'' diye sordu. Otobüs şoförü başını salladı ve ''Doğru yerdesin evlat.'' dedi.

Konu: Geri: Rpg Nedir..? İçerde :) Cuma Ağus. 28, 2009 2:26 pm

Siyah arka planda kesinlikle sarı hoş duruyor..