| Esnaf | |
|
+3Jefferson Pierce Daniel Williams Flâvio Lopez Winther 7 posters |
Yazar | Mesaj |
---|
Flâvio Lopez Winther Kurucu Admin & Okul Müdürü
Mesaj Sayısı : 215
Karakter Bilgileri Özel Güç: Uçabilme, Yakın Dövüş
| Konu: Esnaf Perş. Ağus. 06, 2009 10:20 pm | |
| Kadro; Héar Süper Market ~ Café Bruno ~ OqoZyy'nin Mêkanı ~ Hilâry Cafe ~ Daniel Williams Büyük Çin Lokantası ~ Malibu Bâr ~ Milena Majevski
Yukarıdaki boş dükkânlardan birisini seçerek formu doldurup başvuru yapabilirsiniz. Ebeveynlerde seçebilir.
Başvuru Formu; Ad-Soyad: RPG Yaşı: Özel Güç: İstediği Dükkân: Örnek RP:
En son Flâvio Lopez O'Néil tarafından Ptsi Ağus. 24, 2009 3:32 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
|
| |
Daniel Williams Hilâry Cafe Sahibi
Mesaj Sayısı : 22
Karakter Bilgileri Özel Güç: Hızlı Hareket Edebilme
| Konu: Geri: Esnaf Ptsi Ağus. 24, 2009 2:54 pm | |
| Ad-Soyad: Daniel WilliamsRPG Yaşı: 22Özel Güç: Çok hızlı hareket edebilmekİstediği Dükkân: Hilâry CafeÖrnek RP:
- Spoiler:
~ Yeni Evli Çift ~
Peter'ın beli ağrıyordu. Koltukda uyumuştu. Ama biricik eşi yanındaydı. O ağrıyı unutturuyordu bu mutluluk. Nathalie'yi yanağından öptü. Ve aşağı adımlar atmaya başladı. Peter mutfağa yöneldi. Muggle yaşam tarzını seviyordu. Kimileri buna karşı çıksa da. Dolabı açtı. Göz gezdirdi. Dolapdaki balkabağı suyunu kafasına dikdi. Sonra eline kaymakbirası aldı ve içmeye başladı. Nathalie'nin aşağı inmesini bekledi. Mutfakdaki masaya oturdu. Sonra aklına eşine sürpriz yapmak geldi. Yerinden yavaşça kalktı. Lavaboya doğru gitti. Elindeki kaymakbirasını lavaboya döktü. Kendi kendine mırıldandı "Alkolden uzaklaşmalıyım galiba.." diye Peter...
Sonra dolaba yöneldi. Dolapta ne varsa çıkardı. Eline iki yumurta aldı. Daha önce hiç yumurta kırmamıştı. Yumurtaları birbirine sertçe tokuşturdu. Peter'ın eli vıcık vıcık yumurta olmuştu. Peter durumuna gülmekten başka bir şey yapmadı. Ardından hemen ellerini yıkadı. Tekrar işinin başına geçti. Yumurtaları tekrar eline aldı. Bu sefer yavaşça kırmayı denedi. Sonra Peter mutfak mermerini farketti. Yumurtaları kırmamıştı. Yavaşça Peter mermere vurdu yumurtaları. Başarmıştı. Sonra hemen tava çıkardı en üst rafdan. Yağı koyduktan sonra elinin ölçüsünü kaçırdığını fark etti. Bunun farkında değildi. İlk defa yemeğe bu kadar zahmet veriyordu. Hemen yumurtayı tavanın içine döktü. Yumurtanın çok pişmesini beklemeden altını kıstı ocağın. Peter "Müthiş görünüyor..." dedi kendi kendine yine. Masayı donatmıştı. Nathalie'nin sağlığına dikkat etmesi lazımdı. Peter dolapdan süt çıkardı. Eline bir bardak aldı ve sütü koydu. Ardından sütün yanınada balkabağı suyu koymuştu. Nathalie'nin süt sevip sevmediğini bile bilmiyordu Peter. Tedbirini almıştı şimdiden Peter.. Ve kendinede balkabağı suyu koymuştu. Ardından Peter ayakda dikilip Nathalie'yi bekledi.. Nathalie merdivenleri yavaş yavaş aşağı inmeye başladı. Peter arkası dönüktü ve biraz sarhoş olduğu için hiç takırtı sesi duymadı. Nathalie kollarını Peter'ın omzuna doladıktan sonra yavaşça kulağına doğru fısıldadı... "Aşkım , seni gerçekten çok seviyorum !" diye... Peter'da aynı şekilde karşılık verdi Nathalie'ye ve aceleci bir şekilde "Artık başlayabiliriz sanırım?" dedi. Peter'ın yüzü karısına adeta gülücükler saçıyordu. Nathalie'ye masasına oturmasında yardım etti Peter. Nathalie itinayla yerleştirilmiş çatalla yumurtanın tadına baktıktan hemen sonra "Mm . Muhteşem olmuş bitanem" dedi. Peter'ın bu güzel lafa karşılığı bir gülücük oldu. Nathalie'nin midesi bu sıralar çok bulanıyordu. Peter çok şüpheleniyordu bu duruma. Nathalie çatalı masaya bırakıp eline peçete alıp iyice dudağını kenarlarını sildi. Hemen lavaboya doğru koştuktan sonra Peter'da ne olduğunu anlamak için hemen yemeğini yarıda kesip Nathalie'ye bakmaya gitti. Lavabonun kapısı kitlenmişti. Peter şüphelendi kapıyı 1-2 kez tıkladıktan sonra "Hayatım iyi misin?" dedi. Nathalie Peter tam asasını almaya koşarken "İyiyim tatlım. Sen aşağıya in ben geliyorum... " dedi. Peter'ın düşündüğü şey mi oluyordu acaba Nathalie hamile olabilir miydi? Birden o yaşadıkları ilk gece geldi. Peter hemen aşağıya indi. Balkabağı suyunu yudumlamaya başladı. Ayağını hareket ettiriyordu. Ritim tutarcasına... Nathalie'nin adımları inmeye başladığı merdivenlerin gıcırtılarını fark eden Peter hemen koştu ve Nathalie'yi kucağına alıp dudağına sevecen bir öpücük kondurdu. Peter romantik olmayı başarabiliyor muydu daha bunu bilmiyordu. Hafifbelli etmeden kıkırdadı. Nathalie'yi hemen koltuğa oturtturdu... Peterbardağa su doldurup geldi. Nathalie'ye bardağı uzattı. Ve yanına oturdu. Ve biraz konuştuktan sonra yatak odalarına çekildiler...
*Gece 01.00 Suları
Peter malikanesinin bahçesinde yere 2.80 uzanmıştı. Bahçede tık yoktu. Paris'in bu kadar sessiz olabildiğine inanamıyordu. Peter bahçeden hışırtı sesleri duydu. "Kelley sen mi geldin canım?" dedi. Evet ikiz kız kardeşi Kelley gelmişti ama yanında biri vardı evet bu o ukalaydı. Peter bu adamla düello yapmıştı ancak hala adını öğrenememişti. Hemen adamı yakasından tutarak "Ne işin var senin burda? Hele ki benim bahçemde!" diye bağırdı... Kelley abisinin önüne geçti. "Abi o benim sevgilim!" dedi Peter şaşkınlık içerisinde kız kardeşine gözlerini dikti. Bu adamla kız kardeşini hayal bile edemiyordu. D'Nile'lara bir ölüm yiyen damat gelecekti inanılmaz birşeydi. Peter bunu kabullenemiyordu bir türlü... "Merhaba... Tanışma fırsatımız olmamıştı ben Ric." dedi ve el uzattı. Ama Peter adamın elini havada bıraktı... Sonra Kelley banka oturdu. Ve Peter yine Ric'i terslemeye başlayınca. Kelley aniden kalkınca bir frikik verdi Ric'de o frikiğe tip tip bakmıştı Peter bunu farkedince daha bi' sinirlenmişti. Peter Kelley'în mutlu olmasını istiyordu tabikide ancak bu ölüm yiyenle tehlikede olacaktı hep Kelley... "Abiciğim. Seni ne kadar çok severim bilirsin. Ancak seni sevdiğim kadar olmasa da Ricc'e aşık oldum. Ve abi şey, abi biz evlenmeye karar verdik." dedi. Kelley Peter'dan korkuyordu. Abisine güven vermek için Ric'i dudağından öptü ve Peter birşey diyene kadar öpmeye devam etti. Ric'e güvenemiyordu Peter. O ölüm yiyendi. Peter Kelley'i emin ellerde tutmak istiyordu. Onu bir ölüm yiyenle görmeye dayanamazdı. Kelley eski bir seherbazdı. Bunu nasıl kabul etti şaşırmıştı Peter. Peter sonra gelen cümleye şaşırdı. Ric şöyle demişti " İkizinizi görememekden çekiniyorsanız sizinle yaşayabilirim..." Peter daha evlenmelerine izin bile vermemişti ama Ric böyle bir cümle kurmuştu Peter daha fazla sinirlenmişti... Peter evlenmelerine izin vermezse Kelley'in Peter'ı bir daha görmek istemeyeceğini düşündü. O yüzden Kelley'i yanına çekip "Senin mutluluğunu engelleyemem" dedi. Peter sonra "Unutmadan" dedi ve Kelley'in mini eteğini çekiştirdi birde göz kırptı anlamış olacağını düşündü. Ric'le Kelley birbirlerini seviyorlardı ve Peter kendine inandıramasada bu bir gerçekti... Kelley'i çok kıskanıyordu Peter bu yüzden Ric'i Kelley olmasa burada öldürebilirdi. Ric'e o sinsi bakışlarını attıktan sonra içeri girip onları başbaşa bıraktı Peter. Kızgın bir şekilde Peter mutfağa girdi ve buzdolabına sert bir şekilde yumruk attı. Sonra o yumruk attığı buzdolabına yaslanarak yere oturdu. Ve hüngür hüngür ağlamaya başladı...
Peter bi' çok sitede kullandığım bir nicktir kanıtlarım isterseniz...
En son Daniel Williams tarafından Ptsi Ağus. 24, 2009 3:13 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
|
| |
Flâvio Lopez Winther Kurucu Admin & Okul Müdürü
Mesaj Sayısı : 215
Karakter Bilgileri Özel Güç: Uçabilme, Yakın Dövüş
| Konu: Geri: Esnaf Ptsi Ağus. 24, 2009 3:11 pm | |
| Kabul edildi. Ancak yaşını biraz büyültmelisin çünkü 18 yaşında halen Gökyüzü Lisesinde öğrenim görenler var. | |
|
| |
Jefferson Pierce Malibu Bâr Sahibi
Mesaj Sayısı : 11 Kahraman Lakabı : Lightning Emperor, Kaminari Tennou(Japonya'da)
Karakter Bilgileri Özel Güç: Elektrik Yaratma
| Konu: Geri: Esnaf Ptsi Ağus. 24, 2009 7:33 pm | |
| Ad-Soyad: Jefferson Pierce RPG Yaşı: 19 Özel Güç: Elektrik Yaratabilme İstediği Dükkân: Malibu Bar Örnek RP:
Eski bir Harry Potter Rpsinde kullanmıştım. Benim için bir nevi imza sayılabilecek bir rp. İsterseniz yenisini de yazabilirim.
- Spoiler:
Gecenin en karanlık saatleri başlamak üzereydi. Uzun, boş ve terk edilmiş evlerle dolu bir yolda sadece belli belirsiz bir siluet görünebiliyordu. Karanlık yanında adeta yoldaşı olan soğuğu da getirmişti. Siluet birden hareketlenmişti. Gözün gözü görmesini engelleyen karanlığın içinde adeta hedefini kokluyordu. Birden önünde beliren ikinci biri daha çıktı. Bir anda çekilen asalar yükseldiği hızla aşağı indi. Sonradan gelen kısa adam kısık ve sinsi bir sesle :
'' Dragonflame! Nihayet gelebildin. Karanlık Lord'un toplantısı burada. ''
Dragonflame küçük ve sade bir hareketle ona yolu göstermesini işaret etti. İçeri girdiğinde geniş ve karanlık bir odadaydı. Odayı sadece bir şömine aydınlatıyordu. İçeride bütün Ölüm Yiyenler kendileri için belirlenen yerlere oturmuşlardı. Sadece Lordun sağındaki bir koltuk boştu. İnce, uzun ve siyah masanın başında bütün sinsiliğiyle avının dikkatsizliğini bekleyen bir yılan gibi duran Karanlık Lord oturuyordu.Yüzünde her zamanki biraz sinsi biraz da korkutucu ifadesi vardı. William diğer ölüm yiyenlerin aksine ona bağlı değildi. Hiçbir zaman da ona bağlı olmayacaktı.O sadece kendisiyle aynı amacı taşıyan bir gruba destek veriyordu. Muggleları ya yok etmek ya da esir almak... İşte bu güzeldi. Ancak o asla " Lordum, Lordum" diyecek türden biri değildi. Bunu bilen Karanlık Lord onu her zaman yakınında tutuyor ve gözden kaçırmamaya çalışıyordu. Büyük çatışmalardaki en büyük düellolardan zaferle ayrılan biri olan William kesinlikle ona rakip olabilecek biriydi.
Karanlık Lord birden tıslamaya benzer sesiyle sessizliği bozdu. Küçük başarısızlıkların sonuçlarında verilen ağır cezalar sahiplerini buluyordu. Salonda bulunan herkes endişeyle Lord'a bakıyor ve kendi adlarının söylenmemesini umuyorlardı.Bütün salonda en rahat olanları William'dı. O, görevlerini en mükemmel ve gizli şekilde bitirir, amacı uğruna ne yapması gerekirse yapardı. Hem Lord'a bağlı olmadığı için ters bir durumda -diğer korkakların aksine- asasını kaldırabilir, kendini koruyabilirdi.Cezalar bazen can yakıcı olamayan sözlerle, bazen de Lord'un asasından çıkan lanetlerle olabiliyordu. Birçok kişinin kanını dondurabilecek cezalar artık William için alışılmış bir durumdu. Tam Lord'un asası havaya kalkmış ve küçük, sıska ve korkudan titremeye başlayan birine doğrultulmuşken kapıdan gelen bir patlama sesiyle herkes ayağa kalktı.
Uzun salondaki herkes ayakta bazı hızlı olanların asaları çekilmiş durumdaydı şimdi. Bu patlamanın tek anlamı vardı; Yoldaşlık toplantı yerlerini öğrenmişti. Artık taktik zamanı bitmiş, bütün vahşeti, lanetleri ve ölümüyle savaş zamanı gelmişti. İlk önce kapının arkasından gelen bir kırmızı ışın içeri girdi. O an adeta bir deprem olurcasına iki tarafın da birbirine gönderdiği büyüler yeri sarstı. Ölüm Yiyenlerin bazıları pencerelerden -çünkü bu eskiden normal bir evdi- bazıları da ilk büyünün geldiği kapıdan dışarıya lanetler yağdırıyordu. İki taraftan da diğerine yağmur gibi yağan büyüler hedeflerini bir türlü vuramıyormuş ama düştüğü yerden tekrar hedefine zıplamak istiyormuşçasına sekiyordu. William evin arka kapısına gidip dışarıyı kontrol etti.Kimsenin olmadığını anlayınca kapıdan dışarı çıkmış ve evin etrafından dolaşarak evin yanından gizlice yoldaşlık üyelerine lanet yolluyordu. Ta ki dikkatli bir yoldaşlık üyesi onun oyununu anlayana kadar. İri adam yanına zayıf ve güçsüz görünen birini daha alarak onunla düelloya girdi. İlk önce zayıf olana nişan alırmış gibi yapan William birden hedef değiştirince hazırlıksız yakalanan iri adam tek bir büyü bile yapamadan yere yığıldı ''Avada Kadevra''. William diğer adamdan gelen büyüye de güzel bir cevap verdi ''Bumbardie'' . İki büyünün havada çarpışması ile oluşan ışık topunun parlaklığıyla geçici olarak görüşünü kaybeden adama saldıran William, adamı diğerinin yanına yıkmıştı ''Avada Kedavra''.
William yeniden diğerlerinin ne durumda olduğuna baktığında içerideki herkesin ya ölmüş ya da oradan cisimlenerek kaçmış olduğunu gördü. Bir-iki kişi ise Lord'un onlara o gün yaptıklarından dolayı bir ceza vereceğinden emin olduğu için Yoldaşlığa teslim olmuştu. İçeriyi arayanların kendini farkedip peşine düşmemeleri için sessizce bilinmeyen bir yere cisimlendi.
Not: Bu meslek aslında sadece bir işi varmış gibi görünmesi içindir. Normalde Jefferson, bir süper-kötü karakterdir.
| |
|
| |
AdeLa Miranda Liddle Café Bruno Sahibi
Mesaj Sayısı : 10 Kahraman Lakabı : Mir
Karakter Bilgileri Özel Güç: Dokunduğunu Yakabilme
| Konu: Geri: Esnaf Ptsi Ağus. 24, 2009 10:03 pm | |
| Ad-Soyad:Adela Miranda Liddle RPG Yaşı:22 Özel Güç:Dokunduğunu Yakabilme İstediği Dükkân:Café Bruno Örnek RP:- Spoiler:
Bu yılın ilk antreman zamanı gelmişti.Adela ve April soyunma odasına doğru ilerliyorlardı.Kapıda Kammy ile karşılaştı.Kammy erkenden soyunma odasına gelmişti.
‘’ Hey Kammy, erkencisin. ‘’ demişti Adela.Kammy bu sorunu karşısında gülümsedi ve konuşmaya başladı.
‘’ Biraz düşünmek istemiştim. Kafam patlamak üzere. Hem antrenman var hem de balo. Offf… ‘’
Adela gibi Kammy ve April de baloya terli terli gitmek istemiyordu.Kammy odadan çıktı.Kammy çıkarken diğerleri içeri girdi.Yeni oyuncularda vardı.Adela yeni oyuncuları tanıyordu.Alt sınıftandılar.Üstlerini değiştirdikten sonra dışarı çıktılar.Kammy kağıda birşeyler karalıyordu.Belliki antremanda yapacakların listesiydi.Kammy Quidditch Kaptanlığı'nı çok iyi beceriyordu.Yeri geldiğinde çok sert ve güven verici olabiliyordu.Yavaşça kafasını kaldırdı.Takıma şaşkın gözlerle bakıyordu.Daha sonra gülümseyip: "Afedersiniz çocuklar,biraz dalmışım.." dedi. Daha sonra düzenli bir sıra halinde duran arkadaşlarına göz kırpıp yürümeye başladı. Takıma yeni katılanlara Quidditch’ten bahsetmeye başlamıştı.Ade April'a: "Yine kaptanlık moduna girdi..."deyip kıkırdadı. Quidditchten bahsettikten sonra bizleri yenilere tanıştırmak için sıranın başına geçti. ‘’ Şimdi… Size takım arkadaşlarınızı tanıtmak istiyorum. Bu yakışıklı delikanlının adı Edward. Bizim atıcımızdır. Edward olmasaydı hiçbirimiz maçın sonuna kadar dayanamaz yere serilirdik. O bizim kurtarıcımız. ’’ derken Ade sevgilisiyle gururlanır gibi bir hali vardı.Aynı zamanda içinden kahkaha atıyordu.Sessizce konuştu. "İşte benim adamım !" Ade elinde olmadan herkesi güldürmeyi nasıl başarıyordu kendi de anlamıyordu. Daha sonra Ade in önüne geçti ve sırıtarak konuşmasına devam etti. "İşte bu genç bayanda Adela. Ama biz ona daha çok ‘Bayan çok bilmiş’ diyoruz. Adela’da kovalayıcımız. ‘’ Adela bu sözün altında boş kalamazdı.İntikam istiyordu.Yine onun duyamayacağı şekilde konuştu. "Görürsün sen çok bilmişi.." diyip sessiz kahkaha atmıştı.Kammy Ade i çok iyi tanıyordu ve yine bir munzurluk yapacagını çok iyi biliyordu. Daha sonra April'in önüne geçti ve konuşmasına devam etti. ‘’ İşte bu da April. O da kovalayıcımız. Görüntüsüne aldanmayın. Yanlış bir hareketinizde sizi o üç çemberden birine asar. Sarışın olabilir ama aptal değildir.’’ April kendisiyle gurulanıyor gibiydi.Ade kendini tutamamış gülüyordu. Kammy kendini takdim etmeye başladı. ’ Bende Kamilla. Kammy’de diyebilirsiniz. Hem kaptanınız hem de arayıcınızım.’’ Ade in sırası gelmişti ve çok bilmiş tavrını alarak söze girdi: ‘’ Çocuklar işte bu da Kammy. Ama siz ona kısaca ‘Bayan herşeyi bilen hırs küpü’ diyebilirsiniz.’ Kammy dahil herkes kahkahalara boğulmuştu. Böylece Adela’da intikamını almıştı. April da ‘’ Kızım bu çok kısa oldu. ‘’ diyerek Adela’yı dirseklemişti. Kammy yeni çocukları tanıtmaya başladı.. ‘’ Çocuklar bunlar da Jennifer, Chris ve David. Chris yeni kovalayıcımız. ‘’ diyerek Adela ve April’a göz kırptı. Chris çok yakışıklıydı. April Chris’i süzerken Adela Kevin olduğu için sadece başını sallamakla yetinmişti. Kaldığı yerden devam etti: ’ David yeni kalecimiz. Uzun boyunun kalede oldukça işe yarayacağı belli, değil mi? Jennifer ise yeni atıcımız. ‘’ diyerek Edward’a baktı.Ade de Edward a bakıyordu.Jennifer de erkeklere göre hiç fena sayılmazdı.Ade Edward'ın kolunu cimdikledi.Edward birden Ade e döndü.Ade kaşlarını kaldırıp tehditkar bir bakış attı.
Daha sonra antremana başlamak için yerlerini aldılar.25 dk boyunca Kammy durmadan egzersiz yaptırdı.Edward her antremanda Ade in dayanıklı vücuduna hayran kalıyordu.Gözlerini ondan alamıyordu.Edward o kadar yorulmuşsada Ade hiç yorulmuyordu.Gözleri Ade in vücudunda gezerken Ade ona baktı ve konuşmaya başladı: "Ed..Ne yapıyorsun? Hareketleri yapsana Kammy görürse..." Edward mekik vaziyetinde yere yatmış iki eli başının altında bağlı yatıyordu.Öylece Ade i izliyordu.Ade in konuşmalarını dinlemiyordu.
"Sadece biraz yoruldum.."demekle kalmıstı.
O sırada egzersiz bitmişti.Maça başlayacaklardı.Kammy takım gücüne hayran kalmış gibi görünüyordu.Ade kafasını tribünlere çevirdiğinde Clara ordan Edward ı izliyordu.Ade her zaman yanında taşıdıgı asasını arka cebinden çıkarıp büyü yaptı ve Clara kaybolmuştu.Daha sonra Ade sinsice gülüp oyuna devam etti.Antreman çok eğlenceli geçmişti.
Bir ara bludgerlardan biri Ade in süpürgesine çarpıp dengesini yitirmişti.Ade süpürgeden düşerken Ed in iki elinin üzerine düştü.Ade ister istemez Ed in boynuna sarıldı.Daha sonra Ed onu aşağıya indirdi.Ade dinlendikten sonra maça geri dönmüştü.Antreman gayet güzel geçmişti.Her ne kadar aksiyon olsada..
| |
|
| |
Flâvio Lopez Winther Kurucu Admin & Okul Müdürü
Mesaj Sayısı : 215
Karakter Bilgileri Özel Güç: Uçabilme, Yakın Dövüş
| Konu: Geri: Esnaf Ptsi Ağus. 24, 2009 10:04 pm | |
| Kabul edildi. Rütbeniz veriliyor... | |
|
| |
Charlotte Nymph Truepows Büyük Çin Lokantası Sahibi
Mesaj Sayısı : 22 Kahraman Lakabı : Guy Management
Karakter Bilgileri Özel Güç: İkna Edebilme
| Konu: Geri: Esnaf Salı Ağus. 25, 2009 1:37 pm | |
| Ad-Soyad: Charlotte Nymph Truepows RPG Yaşı: 24 Özel Güç: İkna Edebilme İstediği Dükkân: Büyük Çin LokantasıÖrnek RP:
- Spoiler:
Sabahtan beri oturduğu yatağından kalktı sonunda. Sadece kahvaltı etmek için Büyük Salon’a inmiş daha sonra da Kızlar Yatakhanesi’ne çıkıp dinlenmek için yatağına yığılmıştı. Yaklaşık 4 saattir ne yerinden kalkıyordu ne de aşağı inmeyi planlıyordu. Sonunda penceresinin önünde duran ve günlerdir kayıp olan baykuşu Sovie’yi gördü. Sovie, Nymph’in Hogwarts’a gelmeden kısa bir süre önce aldığı bir baykuştu. Boyutlarının olgun baykuşlar gibi olmasına rağmen henüz bir yaşında bile değildi. Onunla iyi anlaşabildiği söylenemezdi Nymph’in. Onu Baykuşhane’ye bırakmış olduğu halde ertesi gün ortalardan kaybolmuştu. Küçücük bir hayvanla başa çıkamayan Nymph buna sinirleniyordu. Aslında hayvanlarla iyi anlaşıldı. 2 metrelik hipogrif J onu çok seviyordu. Eskiden babasının yetiştirdiği hipogrif 2. yaşını doldurduğunda Chuck’a armağan edilmişti ailesi tarafından. O dönemlerde ailesini kaybeden Chuck da J ile çok iyi anlaşmıştı, bu zamanları atlatmasını da hipogrif sağlamıştı.
Can sıkıntısı yorgunlukla birlikte içinde daha da kabardı. Sovie’ye olan siniri de bunu destekleyince kendinden bezmiş olduğu söylenebilirdi. İçinden onun nerelere gittiğini düşünürken yaylanarak ve yavaş adımlarla yatakhanenin penceresine yaklaştı. Pervaza oturdu ve ahşap pencereyi gıcırdayışından çok hoşlandığını belirten bir mırıltıyla Sovie’yi içeri aldı. Baykuş Nymph’in yatağının kenarındaki ayaklığa kondu ve çift kez kısa kısa öttü. Nymph şimdiye dek sadece başına bakmıştı baykuşunun. Öncelikle başından başlayarak onu süzdü, gerçekten tertemizdi. Tüyleri camdan süzülen ışıkla parıldıyordu. Nymph onu alırken mağazadaki tek serbest bırakılan baykuştu ve o içeri girdikten kısa bir süre sonra onun omzuna tünemişti. Buna dayanamayan Nymph de onun çok güzel olduğunu fark ederek satın almıştı. Başı tamamen beyazdı. Aynı renkteki gövdesinde ise siyah tüyler vardı yer yer. Ayaklarına doğru yaklaştıkça bu tüyler artıyor ve en alt kısmında her yer siyahlaşıyordu. Gerçekten çok güzel gözüküyordu, masum. Nymph bu görüntüyle davranışlarının zıtlaştığını düşünüyordu baykuşunun. Nereye gittiyse çok sinirlendirmişti bu onu. Pervazdan kalkıp doğrularak yanına gitti ve elini onun gövdesindeki tüylerde gezdirdi. Sovie onu uyarırcasına iki adım geriye gitti ve tüylerinden gözükmeyen bir şeyden sarkan ipi fark etmesi için bekledi. Nymph ne olduğunu anlamamışken baykuşun gitmesi için pencereyi gösterdi, ona olan sinirini yatıştırmaya çalışırken onu terslemesi rahatsızlık verirciydi. Saniyeler sonra onu süzmeye devam ederken Sovie’nin ayağına bağlanmış olan parşömenden sarkan ipi gördü. Baykuşa yaklaşıp ayağındakini doladı ve iki tane rulo haline getirilmiş parşömen olduğunu fark etti. Birisinin üzerinde “Nymph Truepows" yazıyordu. Diğerine göre daha açık renkli bir parşömendi. Hemen mührün olduğu yerden yırttı ve ruloyu açmaya başladı. Bir yandan bunun kimden geldiğini merak ederken bir yandan da diğer parşömenin üstünde yazanı okumaya çalışıyordu.
Parşömenin üstünde Nymph’in yazısının aksine çok güzel ve okunaklı bir yazı vardı. Parşömen düşündüğünden de eskiydi, yan tarafındaki buruşmuş ve oldukça ufalanmıştı. Ama gene de bu yazının tarzını değiştirmemişti. Kim yazdıysa herhalde yazarken de bu kâğıt bu haldeydi. Nymph bu düşünceler ve karmaşıklıklardan sıyrılıp okumaya koyuldu.
“Merhaba Nymph. Umarım iyisinizdir. Bu mektubu nasıl yolladığımı eminim merak ediyorsundur. Sovie’yi nasıl bulduğumdan başlamalıyım. Biliyorsun siz gittikten sonra J pek mutlu değil ve buradan ayrılıp her yere gidiyor. Geçenler de gelirken yanında Sovie de vardı. Bu çok şaşırtıcı, onun kadar genç bir baykuş bunu nasıl yapabiliyor? Ne olduğu hakkında bir fikrim yok ama sonuçta ikisi de buraya geldiler. J’in onu Hogwarts yakınlarında bulmasından şüpheleniyorum, belki de Hogsmade’te karşılaştılar ama her ne olmuşsa buluşmuş ve buraya gelmişler. Sovie’yi göndermeden önce bu notları iliştirdim sizin için. Kendinize iyi bakın ve Hogwarts’ın tadını çıkarın. Umarım derslerinizde zorlanmazsınız...”
Nymph bu mektubun kimden geldiğini J’den bahsettiği anda anlamıştı, gönderen Mick’ti. Chuck’a ailesinden sonra bakan Mick, kısaca vasisi. Aslında o Chuck’ın abisi sayılabilirdi, ama resmi bakımdan değildi. Mick’in yazısını daha önce hiç okumamıştı Nymph, bu kadar güzel bir yazıda görmemiş gibiydi. Her harfi ayrı ayrı incelerken imzasının da çok güzel olduğunu gördü ve mektubu tekrar okumaya koyuldu.
Her cümle sonunda ayağını yere vurmasından rahatsız oluyordu Sovie. Nymph bunu birkaç saniye içinde anladı ve ayağa kalkıp yatağına oturdu. Bu sırada oturduğu yerin yanına koyduğu parşömende yeniden katlanmıştı Nymph’in uğraşının aksine. Nymph kolunu baykuşunun konması için uzattı ve Sovie birkaç adımla onun koluna geçti. Nymph ona hafifçe mırıldandı. “Teşekkürler Sovie. İstersen Baykuşhane’ye gidebilirsiniz…” dedi ve baykuş sanki onu onaylıyormuşçasına kanatlarını çırparak açık olan pencereden uçup gitti.
Nymph diğer mektubun Chuck için olduğunu fark ettiğinden beri içinde yazanlar hakkında tahmin yürütme çalışıyordu. Büyük ihtimalle ona kendi düşünceleriyle hareket etmesini söylemişti çünkü tavsiye vermezdi Mick. Zaten onun kadar düşüncelerine bağlı bir kişi tanımamıştı Nymph, Chuck da onun peşinden gidiyordu. Aynı şeritte yürüyordu yer yer biraz olsun taşsa da adımları…
Giden baykuşunun peşinden birkaç saniye bakındı ve ayağa kalkıp pencerenin altına oturdu. Başını ellerini arasına gömüp ayaklarını gövdesine doğru çekti ve dakikalar boyunca orada oturup düşündü. Neler yapacağını merak ediyordu. Daha sonra onu merdivenlerden gelen bağrışlar biraz sarstı ve biraz olsun doğrulup aşağıya kulak verdi. Birkaç sert basılan adım sesinden sonra son basamağı da aşan Victoria’yı gördü. Biraz sinirlenmiş gibiydi ve Nymph ona şaşkınca bakarken kendini yatağına attı. Victoria’nın keşifleri ve başından geçenler normal düzeyde olmadığından şüphelenilecek bir durum olmazdı. Ama bu sefer daha havai bir havası vardı. “Merhaba Vicky…” diye fısıldadı ona doğru oturduğu yerden.
| |
|
| |
Flâvio Lopez Winther Kurucu Admin & Okul Müdürü
Mesaj Sayısı : 215
Karakter Bilgileri Özel Güç: Uçabilme, Yakın Dövüş
| Konu: Geri: Esnaf Salı Ağus. 25, 2009 1:43 pm | |
| Kabul edildi. Rütbeniz veriliyor. | |
|
| |
Milena Majevski Malibu Bâr Sahibi
Mesaj Sayısı : 10
Karakter Bilgileri Özel Güç: Hafıza Kontrolü
| Konu: Geri: Esnaf C.tesi Ağus. 29, 2009 12:52 am | |
| Ad-Soyad:Milena Majevski RPG Yaşı:22 Özel Güç:Hafıza Kontrolü İstediği Dükkân:Malibu Bar Örnek RP: - Spoiler:
Arka bahçede oturuyordum. Pazar gününün manotonluğundan bıkmış, kendimi romanlarımın arasına boğmuştum. Beni boğulduğum yerden çıkaran babamın yardımcılarından birinin sesi oldu. "İş çıktı Ale. Baba seni bekliyor." Kurtarıcım... Babama bayılıyorum. Her zaman beni sıkıntıdan kurtaran birisi o. Bilemiyorum; hissediyor sanırım.
Bahçeden ayrılıp yukarıya çıktığımda odanın kapısının açık olduğunu fark ettim. İçeriye girdiğimde ihtişamın en büyük efendisininin her zamanki gibi kedisiyle oyalandığını gördüm. "Yakında kıskanmaya başlayacağım haberin oslun." diyerek yanına yaklaştım ve boynuna sarıldım. Bu uyuz kedinin sonu yakındı ama babamın onu çk sevdiğini bildiğim için ölümünü sürekli erteliyordum. "Ah kızım... Senin yerin çok özel biliyorsun. Şimdi işe koyulalım." diyerek elindeki kumandayı ekrana doğru uzattı. "Adamın bilinen adı Armando. Uyuşturucu pazarlayan bir iş adamı. Bazı dostlarımıza laf uzatmış." dedi ve sustu. Benim ise gözlerim adamın fotoğraflarına kenetlenmişti. Sıkıcı pazar günüme farklı bir tat katacak gibiydi.
"Canının sıkıldığını biliyorum.O yüzden bu iş senin. İstediğin mühimmatı al."
Alacaktım... Ama alacağım silah her zamanki gibi bıçak koleksiyonum olacaktı. Neden bilmiyorum. Elime tabancayı yakıştıramadım hiç bir zaman. Ama o gün bu gerekli olucaktı.Saat öğleden sonra biri gösteriyordu. Adam hakkındaki bilgileri zihnimden geçirerek babamın odasından çıktım ve kendi odama geçtim. Makyaj masamın üst çekmecesinden bıçaklarımı ve silahımı aldım. Giysi dolabımı açarak her zaman giydiğim kot mini eteğimi ve askılı t-shirtümü buldum. Hazırlanma sürecim sonuna yaklaşırken kapım çaldı. "Çıkalım?" İçeriye kendine güvenen adımlarla Charles girmişti. "Benim ortaksız çalıştığımı bilirsin Charles." dedim ve ayakkabılarımı giyerek Charles'ın önünden geçtim. Peşime takılmasını sevmiyordum. "Ama Alejandra." dediğini işitir gibi oldum. "Bu tehlikeli bir görev." Merdivenlere doğru ilerleyen adımlarım bu söz üzerine durmuştu. Yüzümdeki bir gülümsemenin eşliğinde geriye döndüm. Charles'ın dibine girerekgözlerine baktım. Beni sevdiğini biliyordum. Ama o bunu bildiğimi bilmiyordu. Hızlı bir el hareketiyle deri saplı bıçağımı elime aldım ve onun kalbine dayadım. "Sen tehlikenin 'T' sini bilmezsin Charles. Benim için endişelenmeyi kes. Beni sevdiğini öğrenirse babamın yapacaklarına endişelen." dedim ve bıçağı çekerek tekrar kılıfına koydum. Bunu bildiğimi öğrendiğinde yüzündeki ifade... Gerçekten şok geçirmiş gibiydi. Onu bırakarak tekrar dönüş yaptım. Bahçeye indiğimde aile helikopterinin beni beklediğini gördüm. Helikopter basamaklarını çıkarak koltuklardan birine oturdum. Yavaş yavaş yükselmeye başlamıştık.Uçakta geçen bir-iki saatin ardından yere tekrar iniş yaptığımda iki adamın beni beklemekte oolduğunu gördüm. Yanlarına gittim. "İyi günler beyler..." dedim. Eski Amerikan filmlerindeki gibi siyah gözlükler ardına saklanmış bu iki adam bana bilgi vermek için buradaydılar. "Hedef şu anda eski bir fabrikaya doğru ilerliyor. Sizi oraya götüreceğiz Bayan Corleone." diyerek beni limuzine götürdüler.
Fabrikaya vardığımızda onlara gitmelerini söyledim. Cinayet işlerken etrafımdabirilerinin olmasını sevmiyordum. Arabanın ayrıldığını görünce fabrikaya çevirdim gözlerini. İlginç olan birşey vardı; içeride lambalar yanıyordu. Bunun anlamı ya içeride bir teslimat vardı ya da yalnız değildim. İlkinin olma ihtimali daha yüksekti. Ne olursa olsun içeriye girmeden öğrenemezdim. Fabrikaya girdiğimde avım tek başına duruyordu. "Armando." dedim ve adama doğru yaklaştım. Ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi. Buna bir anlam verememiştim. "Sana Baba'nın selamını getirdim." dedim ve gülümseyerek adamın boğazına bir tekme attım. Adam nefes almakta zorlanıyor gibiydi. Yere düşmüştü ve panikle yutkunmaya çalışıyordu. Tabancayı elie alarak adama doğrulttum.Bu gün şanslı günü olmayacaktı.
| |
|
| |
Mélania L. Mythique Admin & I. Sınıf Kahraman
Mesaj Sayısı : 205
Karakter Bilgileri Özel Güç: Geleceği Görebilme
| Konu: Geri: Esnaf C.tesi Ağus. 29, 2009 12:54 am | |
| | |
|
| |
| Esnaf | |
|